28 Şubat 2009 Cumartesi

Kızılderili Astrolojisine Göre Wapiti Burcu



Sembolik Dönem: Karlı Günler

Bitki: Karaçam

Maden: Obsidiyen

Koruyucu Ruhu:Mudjekeewis

Renk: Siyah

Kabilesi: Fırtına Kartalı Kabilesi

Uygun Eş:

GeyikTarih:22 kasim/21 aralik


Karlı Günler Döneminde dünyaya gelen insanların hayvanlar dünyasındaki totemi wapiti, bitkiler alemindeki totemi karaçam ve madenler alemindeki totemi ise, obsidiyen taşıdır. Uğurlu rengi siyah, kabileleri ise Fırtına Kartalıdır.Volkan camı olarak da bilinen obsidiyen, süs eşyalarında yoğun olarak kullanılmıştır. Obsidiyenin temel maddesi toprağın bağrında yattığı için bu taşın, insanları toprak enerjisine bağlayan bir güç taşıdığına, bu güce saygı duymayı ve yararlanmayı öğrettiğine inanılırdı.Wapiti insanı da taşı gibi parlak, saydam yapılı bir kişidir. Temel özelliklerini iyi geliştirip, eğitmişse, tüm varlığını kaplayan bir pırıltı kazanır. Çevresindekiler, iç dünyasını gösterebilir, ama bunu istediği ölçüde yapar. Wapiti burcu, taşı gibi, yeni bir işe, yeni bir duruma alışmakta zorluk çeker, ancak alıştıktan sonra kararlılık gösterir. İçinde sürekli olarak bir ikilik taşıdığı için, yaşamı boyunca bıçak sırtında da yürüyebilir.Wapiti insanının iç dünyası berraklığa kavuşmuşsa, çevresi için bir ayna, bir yansıtıcı olur. Böyle bir noktaya ulaştığı zaman, karşısındakinin ruhsal durumunu yansıtarak ortaya çıkarır, sorunlarını çözmesine yardımcı olur.Bu burcun bitkiler dünyasındaki totemi karaçamdır. Karaçam filizleri gıda olarak kullanılırken, ağacın kendisi özellikle solunum sistemi hastalıkları için çok faydalıdır.Wapiti insanı kendine verilen olanakları, verileri kullanıp ve dengelerse, karaçam gibi görkemli olabileceğini yine karaçamdan öğrenebilir. Bu insan ağacı gibi, yumuşak ama güçlüdür. Bu içsel güç, hep doğru yola yönelebilmekten, başkalarını da kendileri için yararlı olana yöneltmekten gelir. Wapiti insanı doğuştan sahip olduğu adalet duygusuyla, her durumda gördüğü haksızlıklara karşı çıkar. Güçlü içgüdüleriyle başkalarının da yüreğini okuyabilir, ruhsal düğümlerini çözme konusunda yardımcı olabilir.Bu burcun uğurlu rengi yeryüzünü örten gecenin siyahıdır. Gece biçimlerin silindiği, günün hareketli yaşantısının yerini düşünceye bıraktığı zamandır. Gecenin siyahı, her şeyi yeniden doğurabilecek, her şeyi gizleyen ve örten siyahtır. Bu siyah sayesinde Wapiti içgüdülerinin ve varlığının derinliklerinden gelen bilgileri yüzeye çıkararak, yaşamına yön verebilir.Wapiti burcunun hayvanlar dünyasındaki totemi, sadece Kuzey Amerika'da yaşayan, çok iri boynuzlarıyla ünlü, gelişkin ve iri bir Geyik olan wapitidir.Wapitiler, ormanlarda, vadilerde ve yaylalarda yaşarlar. Birbirlerine karşı güven ve sorumluluk duygusu taşıyan bu hayvanlar, gruplar halinde yaşar.Wapiti burcundan olan insan da totemi gibi, soylu bir izlenim yaratır. Gururlu ve dik bir duruşu, dengesi yerindeyse, saygı ve sevgi uyandıran havası vardır. Kendi içine dönük olduğu, okuduğu, duyduğu, yaşadığı şeyleri özümseyebildiği için, genellikle dış görünüşü, öğrencilerini etkileyen iyi bir öğretmen gibidir. Wapiti insanı bu çekiciliğinden yararlanarak, önce insanları kendisine bağlar, sonra da bilgilerini büyük bir cömertlikle onlara aktarır.Wapiti hem kuramsal olarak, hem de uygulamada sağlam bir adalet duygusuna sahiptir ve kendisine haksız gelen hiç bir şeye tahammülü yoktur. Haksızlıkla karşılaştığı zaman, yüksek sesle duyurarak, haksızlığın üstesinden gelmeye çalışır. Bu çağrı genellikle herkesin iyiliği içindir.Wapiti insanı gerekli gördüğü zaman başkasının yönetimine girebilse de, aslında çok güçlü bir bağımsızlık duygusuna sahiptir. Bazen de kendi düşüncelerine dönerek, çevresiyle olan bağlarını adeta koparır. Varlığının derinliklerini gizlemekten hoşlandığı için, gerçekten açılmasını gerektirecek yakın ilişkiler kurmaktan kaçabilir.Wapiti insanı Fırtına Kartalı Kabilesinin diğer üyeleri olan Aladoğan ve Mersinbalığı bireyleriyle büyük bir uyum içindedirler. Kelebek Kabilesinden Susamuru ve Karga da iyi ilişki kurabildikleri burçlardır. Wapiti, Kelebek Kabilesinden Geyik ile muhteşem bir bütünleşme yaşar.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

wapcığım seni mimliyorum :)
konu: etkilendiğim bir kitap

KÜÇÜK MEKANLAR İÇİN HARİKA BİR ÇÖZÜM..

KÜÇÜK MEKANLAR İÇİN HARİKA BİR ÇÖZÜM..

Gençlere hitap eden tümleşik ilginç oda tasarımı.

Gençlere hitap eden tümleşik ilginç oda tasarımı.

Balkonda çiçek saksısı bulundurmanın akılcı çözümü..

Balkonda çiçek saksısı bulundurmanın akılcı çözümü..

BİR BABANIN OĞLUNA MEKTUBU

Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. "Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine. Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış. "Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna. Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş... Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş. Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş. Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?" Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış. "Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış. Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler.." Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: "Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler. Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu. "Asıl ders bu değil!" dedi baba. Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi. "Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok " Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı. "İçmek istersin herhalde" dedi. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü. "Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici. Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi... Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar."

BİRAZDA GÜLELİM :)

BİRAZDA GÜLELİM :)

SUSUYORUM ARTIK...

Ne keyifle okuduğum şiirler ezberimde, ne de bağıra çağıra söylediğim şarkıların sözleri. Dalgın gözlerle yürüdüğüm caddelerde kayboluyorum... Sonsuz bir inatla sarıldığım radyodan gelen o harika melodilerin de tadı yok? Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum! Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik… Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor. Düşünüyorum da bu güne kadar hep; gibi yazmışım, gibi okumuşum, gibi söylemişim ve en önemlisi; gibi sevmişim... Elbette hiçbir şey, ben ol deyince olmaz. Bunu biliyorum ama zaman da geçiyor hızla. Tükenmez sandığım bütün sözler bitiyor ve ben de yavaş yavaş tükeniyorum... Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç! Öyleyse neden bunca çaba, neye bunca isyan… Öyle anlamsızki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum… Kalbime bir kurşun sıkacak gönüllü katilimi arıyorum ya da yüreğime su serpecek elin sahibini... Toprağa ateşi düşürecek, denizi yakamozlarla süsleyecek sesin sahibini… Artık basit şeyler bekliyorum yaşamdan. Örneğin, kimselerin bilmediği sırlarım olmalı ölürken... Kimselerin gitmediği sokaklarım olmalı... İçimi kanatan özlemlerle yaşlanıp, sonra da sessizce gitmeliyim bu dünyadan. İşte yine susuyorum; siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor... Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları da önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri…


Yalnızlık Macerası

Öyle yalnız kaldım ki hayatımda
Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum
Çok zaman annemin dizlerine hasret
Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım
Paylaşırsa dost paylaşırmış
İnsanın derdini sevincini
Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör
Hangi kapıyı çalsan kimseler yok
Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar
Aşık mı olmadım taparcasına
Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben
Diz mi çektirmedim alemde
Kerem gibiFerhat gibi gürz mü sallamadım dağlara
Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin
O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum
Sabahları sokağa çıkmadan evvel
Cesaret şairim, cesaret
Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri
Sevgilimin saçları niyetine.
Cahit Sıtkı Tarancı